Hamilelik sürecinde hormonların aşırı derecede hızlı değişmiş olması da annelerin psikolojik yaşantısını oldukça etkilemektedir. Yaşanan çeşitli tiroit rahatsızlıkları da depresyonu tetiklemektedir. Bebek doğduktan sonra anne sütü vermeye başlayan kadınlar bebeği çok sık aralıklarla emzirdikleri için genelde uykusuz kalırlar ve yorgun düşerler. Kendilerine çok fazla zaman ayıramazlar. Herhangi bir hastalık esnasında bebeğe bir şey olacak endişesi ile ilaç kullanamazlar. Bu tip durumlar annenin psikolojisini negatif olarak oldukça etkilemektedir. Bunun sonucu anne sütünün azalır ve hatta sütün kesilmesine bile neden olabilir. Annenin hamilelik sürecinde etrafındaki insanlar tarafından bütün ilginin bebeğe verilmiş olması annenin yaşamında psikolojik travma ile karşılaşmasının ilk dönemi olarak görülür. Annenin bu dönemde hissettiği ye negatif duyguları kimseye paylaşamaması, kendini yalnız hissetmesinden dolayı oluşan kaygılar ve bu kaygılardan dolayı utanması, bazı annelerin doktora yeterli sıklıklarla gidememesi ve bu zaman zarfı içinde etrafında danışacak kimse olmaması, yasadığı heyecanı kimseyle paylaşamaması gibi durumlarda bebek doğduktan sonra oluşan depresyonun nedenleri arasında yer alır.

Bu tip hastalarda tedavi mümkündür. Kesinlikle anneye yardımcı olacak birilerinin yanında olması gerekir. Annenin belirli aralıklarla yürüyüş yapması, uyku düzenin iyileştirmeye çalışılması, her gün düzenli duş alması gerekir. Bu tip depresyon vakalarında sosyal destek oldukça önemlidir. Bireysel ya da grup terapilerine annenin katılması oldukça faydalıdır. Annenin kesinlikle yalnız bırakılmamalı etrafındaki insanlar tarafından desteklenmesi gerekir. Konuda en büyük görev babaya düşer. Bebek bakımında ise annenin kesinlikle güvenmiş olduğu kişilerin yanında olması kaygıyı azaltır.